top of page

Pozitif olmak ya da olmamak


ree

Bu Pazar kafaların karıştığı bir başka konuya değinmek istedim. Yaşamda her şeye karşın pozitif bir tutum takınmak gerekli midir? Pozitif olursak her şey daha mı kolay olur? gibi sorular etrafında döneceğimiz bir yazı olacak.


İnsanın ve belkide canlı olmanın doğal bir tepkisi olarak her birimiz acıdan kaçma eğilimindeyiz. Canlılar aleminde hangi organizmaya bakarsak bakalım eğer ki bir yerde acı varsa oradan kaçma eğilimindedir. Hem refleksif olarak hem de bilinçli olarak bizi huzursuz eden, üzen, zorlayan ne tür şey varsa bir an önce kurtulmak hemen refaha ermek istiyoruz, tüm dünya alemi olarak. Acıdan kaçma işini hayvanlar alemi refleks olarak gerçekleştirirken, insanlar olarak daha bilinçli stratejilerle ilgileniyoruz. Hayvanı insandan ayıran en önemli özellik ise beynindeki bilinçli karar alıp planlama yapabilen prefrontal korteks denen yapının işlev ve büyüklüğü. Beynin bu bölgesi sayesinde ön görülerde bulunup ona göre yön çizebiliyor sonra da uygulamaya geçebiliyor gerekirse değişiklikler yapabiliyoruz. Bu alanın bir başka özelliği de geçmişten ders çıkararak geleceğe çıkardığı ders perspektifinden bakabilmesi, kendini geliştirerek ilerleyebilmesi oluyor.


Hal böyle olunca, yani acıdan bu denli kaçma stratejileri oluşunca bir strateji olarak da yaşama pozitif yaklaşma stratejisi doğuyor. Bu stratejiye göre hayatta olumsuzluklarla, acıyla, hüzünle, kederle karşılaşan biri her şeyin yolunda olduğunu, işlerin yeniden düzeleceğini düşünerek kendini ikna ediyor. Örneğin bir kanser hastası, pozitif tutumlu bir strateji içinde ise iyileşeceğine yönelik büyük bir inançla hastalığı yaşarken bu nedenle ihmal ettiği tedavi programı ve işe yaramayan pozitif tutum nedeniyle hayatını kaybedebiliyor. veya pandemide pek çoğumuzun gördüğü üzere virüsün ona bulaşmayacağına inanarak gereken önlemleri uygulamak yerine kendi içsel, duygusal önlemine güveniyor ve virüs kaparak hastalanıyor (haberler böyle örneklerle dolu)


Elbette, hayatın küçük olaylarında bazı pozitif yaklaşımlar işe yarıyor. Ancak hayatın getirdiği her olaya bu şekilde yaklaşmak gerçekte bir inkar ve hayatta kalma mekanizmasının başka türü. Çünkü kişi hayatın o anki zorluğunu, kendi duygularını ve gelecekte olabilecek olası olumsuz ancak oldukça gerçekçi olabilen senaryolarını görmezden gelerek bir çeşit acıdan kaçınma taktiği uyguluyor. Esasında bilmeden yapılan şey o anki acıdan kaçınmak, uzun vadeli acıdan kaçınabilmek değil!! Burada bence çok ciddi bir ayrım var, insan evrimine, tarihine baktığınızda uzun vadeli önlemler için harekete geçebilen kişilerin yaşamda daha tutarlı bir duruş sergilediğini ve yaşamda kalma süresini uzatabildiğini görüyoruz. Atalarımızda da aynı şekilde ormanda avlanırken, yoldaki bir kütüğü yırtıcı hayvan olabilir diye düşünerek önlem alanlar hayatta kalırken, onun bir ağaç olabileceğini onun karşısına hayvan çıkmadığını düşünüp önlem almayanlar yaşamını kaybetti.


Hal böyle olunca, insan kendi zihninin negatife tutunma eğilimine bir isyan gibi pozitife tutunma eğilimine kaydı. Bu belki bir dengeye gelme süreci olabilir ancak akılcı mı? Değil. Çünkü yaşam olumsuzluklarıyla da bizlere pek çok şey öğreten, ders almamızı, kendimizi geliştirmemizi, uzun vadeli acılardan kaçınmamızı öğreten pek çok deneyimle dolu. Gelen her olaya pozitif bir tutumla yaklaşmak duygusal dünyamızda bir kutuplaşma yaratıyor ve pasif agresyon ve benzeri durumlarla bu kutuplaşmanın acısı başka yerlerden dengelenmeye çalışıyor.


Gerçekte ise, kişi kendi huzursuz hislerini, yaşamın zorluklarını kabul edebildiğinde gerçek bir pozitif tutum sergilemiş oluyor. Yani esasında olumluluk, pozitif bakalım denilen şeyin de yanlış anlaşıldığını, gelen her şeye ''bunun bana hediyesi ne'' diye öfkeyi hasır altı etmek yerine ''öfkem bana ne söylüyor? diye baksak bu gibi duyguları kabul edebilsek o zaman gerçekçi bir kabulle onun içinden geçebileceğiz. Olumsuz olan bir duyguyu hemen olumluya çevirme çabamız daha fazla duygu yükü yaratıyor ve kişi git gide kutuplaşıyor. Sürekli yağmur biriktiren ve bir türlü yağamayan gökyüzünü düşünelim, bu gökyüzünün altında yaşayan biri olarak nasıl hissederiz? Yine aynı gökyüzü yağdığında ve hava ferahlayıp güneş açtığında nasıl hissederiz? Cevabın net olduğunu düşünüyorum. İşte içimizde aynı böyle oluyor. Yağamıyor. O basınçla kalıyor ve onu tolere etmenin yollarını arıyor. Sonra dışarıda gerek alışverişle, gerek ilgi ihtiyacıyla, gerek kabulle, gerek birilerini ezmeye, küçümsemeye çalışarak onu tolere edebilmeye çalışıyor. Hiç farkında dahi olmadan.


O anlık mutsuzluğa izin vermemenin bedeli esasında daha uzun vadeli acının içine düşmek fakat acı bir şekilde orayı fark etmeden çırpınmak oluyor.


Çare ne peki? Terapi :) Çok ciddiyim ya kendine bakıp ben ne yapıyorum diyecek kendini neden böyle bir stratejiye girdiğini anlamaya çalışacak ya da bir terapistin yardımı ile geçmişini inceleyip anlamaya bakacak. Ki hepimizin kendinde göremediği kör noktaları var ve bu işte iyi olan pek çok terapiste kendini bırakabilmek de önemli bir gelişim süreci.


Hayat pozitif ve negatif arasında sürekli gidip gelen bir denge hali içinde. Biz öyle görmesek dahi kendi içinde bir ritmi var. Eskiden kaset halinde albüm dinlerken önce hareketli sonra hemen ardından hüzünlü şarkının geldiğini fark etmiştim. Bir neşeli bir hüzünlü böyle böyle giderdi kaset. İnsan o hüzünlüyü geçip hemen neşeli olana gitmek istiyor. Bu çok doğal bir tepki ok ama hüzünlü olanın da öğretecekleri var. Ayrıca hüzün, keder, mutsuzluk gibi duygular olmasa mutluluğu ve neşeyi tanımlayamazdık. Bu duygular birbirinin düşmanı değil tamamlayıcısı.


Sürekli negatifte kalmak da bir kutuplaşma. Ne negatife saplanıp ne de pozitifçilik batağına düşmeden dengede gerçekçi bir yer mümkün mü?


Bu konuda okumanızı şiddetsiz olarak tavsiye ettiğim çok tatlı bir kitap Wilhelm Schimid'in Mutsuz Olmak adlı kitabıdır.


Sizin yaşantınız da nasıl bu durum? Kendinizi pozitif olmanız gerekli gibi hissediyor musunuz? Ya da denge ne kadar mevcut ve olumsuz hisler geldiğinde ne yapıyorsunuz?


İyi pazarlar

Şeyda


 
 
 

Comentarios


Kaş'ta Yoga, Nefes ve Deniz Tatili

Club Barbarossa | Denize Sıfır, Doğanın Kalbinde

İlk 10 kayıt indirimlidir. 

 

 

Uzun geçen bir kışın ardından hem bedenini hem ruhunu şefkatle dinlendireceğin bir alana davetlisin.
Yazın en güzel zamanlarında, Akdeniz’in en huzurlu kıyılarından biri olan Kaş’ta, denize sıfır konumda yer alan Club Barbarossa’da dört günlük bir yoga kampı için buluşuyoruz.

Bu kamp, sadece bir tatil değil; aynı zamanda bedenle, nefesle ve duygularla yeniden bağ kurmak, sinir sistemini sakinleştirmek ve içsel gücünü hatırlamak için bir alan olacak.

Neler Seni Bekliyor?

  • Tao Vinyasa, Somatik Yoga Terapi, Hatha ve Yin Yoga gibi farklı yoga türleriyle tanışma

  • Uygulanabilir nefes teknikleri ve mindfulness meditasyonları

  • Dolunay seremonisi ile içsel döngülerini onurlandırma

  • Deniz ve doğayla iç içe, tamamen kendine ait zamanlar

  • Sessizlikte dinlenme, harekette şifa

  • Yeni dostluklara alan açan içten bir topluluk

Katılım için deneyim şart değil

15 yıllık yoga uzmanlığı deneyimimle tüm pratikler başlangıç seviyesine uygun olarak, farklı beden yapılarına göre adım adım ve açıklayıcı şekilde aktarılacaktır.

Kamp Programı: 

7 Ağustos Perşembe / Varış & Topraklanma

Tema: Güvende hissetmek & bedene dönmek

  • 14:00 → Odalara yerleşme, serbest zaman

  • 16:30–17:30 → Tanışma Çemberi & Niyet Kartları Çalışması

  • 17:30–18:30 → Somatik Yoga Terapi

  • 19:00–20:00 → Akşam yemeği

  • 20:30 → Akşam Çemberi: “Neyi geride bırakıyorum?”

8 Ağustos Cuma / Duygusal Denge & Bedenin Dili

Tema: Sınırlar, hassasiyet ve içsel denge

  • 07:30–08:45 → Hatha Yoga, Nefes & Mindfulness meditasyonu (Merkezde kalmak)

  • 08:30–10:00 → Kahvaltı

  • 10:00–17:00 → Serbest zaman (Barbarossa’da denize sıfır plaj keyfi)

  • 17:30–19:00 → Yin Yoga & yazı çalışması: “İçsel denge ve sınırlar”

  • 19:00–20:30 → Akşam yemeği

9 Ağustos Cumartesi / Dolunay Seremonisi

Tema: Duygularla bağ kurmak

  • 07:30–08:45 → Altın Tohum Akışı, Nefes & Mindfulness meditasyonu (Duygularla temas)

  • 09:00–10:00 → Kahvaltı

  • 10:00–17:00 → Serbest zaman (Deniz, doğa, sessizlik)

  • 17:30–18:45 → Somatik Yoga Terapi – Sırt & Boyun Serisi

  • 18:45–19:30 → Dolunay Niyet Ritüeli

  • 19:30–20:30 → Akşam yemeği

10 Ağustos Pazar / Kapanış & Yeniye Niyet

Tema: Yeniye alan açmak

  • 07:30–08:30 → Vinyasa Yoga & Nefes (Yeniye niyet)

  • 08:30-09:00 → Kapanış Çemberi

  • 09:00–10:00 → Kahvaltı & serbest zaman

  • 11:00 → Odalardan ayrılış ve kapanış. 

Kampın Uzmanı Şeyda Tosçalı Hakkında

Şeyda Tosçalı uzun yıllardır (2010) Yoga eğitmenliği yapıyor ve kamplar düzenliyor. Özellikle Yin Yoga, Hatha Yoga, Somatik ve Mindfulness ile sinir sistemi özelinde çalışmalar yapıyor. Kamplar dışında kurucusu olduğu Satiminds ve YinFormed okulları çerçevesinde, Yoga ve Mindfulness alanında Yoga Alliance onaylı eğitmenlik programları sunuyor. 

Konaklama Bilgisi:
Odalar tek kişi, 2 veya 3 kişiliktir. Tek gelen katılımcılar yaş gruplarına göre eşleştirilir. Her yıl bu kamplarda yeni dostluklar doğar. Yalnız gelmek isteyenler için de sıcak, güvenli bir alan sağlanır.Oda seçenekleri aşağıda yer almaktadır.

Fiyatlara Dahil Olanlar:

  • Tüm yoga-meditasyon seansları,

  • 3 gece 4 gün konaklama,

  • kahvaltı ve akşam yemekleri.  

  • Kahvaltı ve akşam yemeklerinde çay, kahve

  • Club Barbarossa Deniz kenarı Plaj Kullanımı

  • Seyahat Sağlık Sigortası 

Fiyatlara Dahil Olmayanlar:
Kamp yerine transfer ücretleri, yemeklerdeki  içecekler, otelde  alacağınız ekstra hizmetler.

Otele Ulaşım Hakkında:

Dalaman Havalimanından;
**Uçuşunuzu Dalaman Havalimanından tercih etmeniz önerilir, Dalaman Havalimanı-Kaş Merkez arası yaklaşık 2,5 saat sürmektedir.

Antalya Havalimanından;
**Uçuşunuzu Antalya Havalimanından tercih etmeniz durumunda Antalya Havalimanı-Kaş Merkez arası yaklaşık 4 saat sürmektedir.

Havalimanına varmanızın ardından, Havalimanı-Kaş arasındaki transfer için aşağıda yer alan 2 opsiyonu değerlendirebilirsiniz.

  1. Paylaşımlı Transfer
    Paylaşımlı transfere dahil olmak için "Özgür Kaş Turizm" ile iletişime geçebilirsiniz. Bu seçenekte shuttle (havaş gibi bir araç) ile Kaş merkeze yaklaşık 2,5 saat sürecek bir yolculuk sağlanmaktadır. Shuttle, sizleri Kaş merkezdeki ofislerinin önünde bırakıyor olacak. Bu noktadan otele olan araç mesafesi ile 10 dakikadır.
    Özgür Kaş Turizm İrtibat Numarası: 0551 746 07 00

  2. Özel Transfer
    Özel transfer tercih etmeniz durumunda "Starex Antalya Transfer" ile iletişime geçebilirsiniz. Özel transfer için fiyat bilgisi alarak rezervasyonunuzu gerçekleştirebilirsiniz. Özel transfer ile havalimanından direkt olarak otele ulaşmanız sağlanmaktadır. Direkt olarak otele ulaşılması avantajlı olsa da fiyat açısından paylaşımlı transfere nazaran daha pahalıdır. Bu nedenle paylaşımlı transfer seçeneği daha sık tercih edilmektedir.
    Starex Antalya Turizm İrtibat Numarası: 0531 559 80 03

Daha fazla detay ve oda seçenekleri için tıklayın

©2025 seydatoscali 

bottom of page