Bu Pazar yazısında, üzerine yıllardır çalışmakta olduğum, hala da kendi bireysel yaşamımda farkındalıkla üzerinde durmaya gayret ettiğim bir konu olan, ''Sınırlar'' üzerine yazmak istedim. Oldukça hayati olan bu konu aşınmaya çok müsait, suistimale çok açık. Bana kalırsa bir kişinin kendi gücünü eline alması sınırlarının farkındalığı ile mümkün.
Sınırlar bir evin çevresindeki çitler gibi alanımızı belirleyen, iyilikleri, isteklerimizi ve bize ait olanları içeride, kötülükleri ve bize ait olmayanları, istemediklerimizi ise dışarıda tutan şahsi bariyerlerdir.
Nasıl ki bir çitin çevrelediği bir alan o alanın mülkiyetinin birine ait olduğunu belirliyorsa, bireysel görünmez sınırlarımız da bize ait alan içerisindeki tercihlerimizi seçebilmemizi, güvende olmamızı sağlar. Burada, yukarıdaki fotoğrafta da göründüğü üzere sınırlar duvarlar değil geçitlerdir. Kapıları olan geçitler. Aşılmaz, dışarısı ile bağı tamamen koparan, içeride kalanı dışarıdan soyutlayan bir şey değildir.
Ancak ne var ki bireysel sınırlar her ne kadar fiziki dünyada bedenle, derimizle başlasa da, duygusal olarak soyut bir yere denk düştüğünden çoğumuz için belirsiz olabilir. Her bir bireyin kendi yaşamsal bariyerleri farklı olabileceğinden ilişkisel anlamda da sınırlar konusunda zorluklar yaşarız. Örneğin bir kişi için gece mesajlaşmak sorun olmazken, bir diğeri için akşam belirli bir saatten sonra mesaj almak rahatsız edici olabilir. Dolayısıyla herkes için geçerli olan net bir sınır kavramı olmadığından hayatta en çok zorlanılan konulardan biridir.
Sınırlar, çocuklukta bize bakım veren kişiler, ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkide gelişir. Bize bakım verenler sınırlar konusunda farkındalığa sahiplerse, kendi kişisel sınırlarımızı algılamada ve geliştirmede bize yardımcı oldularsa o zaman yetişkinliktede bu konuda çok sorun yaşamıyoruz. Fakat eğer ki bakım verenler kendi sınırlarından dahi bi haber ise bizlerde ilişkisel anlamda ve sinir sistemimizle onlara uyumlandığımızdan ne yazıkki sınırlarımızı geliştirmekte geri kalıyoruz. İyi haber şu ki bu durum değişebiliyor. Kişi kendi üzerinde farkındalıkla çalışarak, sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini tespit ederek, ilişki içerisinde ona iyi gelenle gelmeyeni ayırd edip bunları söylemeye başlayarak sınırlarını geliştirebiliyor.
Sınırlar yaşayan kavramlardır.
Fakat burada da şöyle bir handikap var ki sınır sorunları yaşayan bir kişi genellikle korktuğu için sınır koyamayan biri olabiliyor. Nedir o korku? Genel olarak kaybetme korkusu, terkedilme, yalnız kalma, dışlanma, yanlış anlaşılma, kalp kırma korkusu diyebiliriz. Çünkü insanın temel ihtiyacı ilişki kurmak, sevmek ve sevilmek, güvende kalmak. En temel isteğimizi, sınır koyacağım diye kaybetme tehlikesine düşürmeyi çoğumuz istemediğinden o bedeli kendimize ödeterek hayatımızdakilere sınır koymadan yaşamaya çalışırız. Elbette bunun bedelide zaman içinde biriken yükümüzle sınır koyamadıklarımıza kızmak, öfkelenmek ve sonuç olarak korktuğumuzun yine başımıza gelmesi yani o ilişkinin bozulması olarak gerçekleşir. O zamana dek sınır koymadan ödediğimiz bedellerde cabasıdır. Yani esasında kendimize karşı geldiğimiz her an bir bedel öderiz, bardak yavaş yavaş dolar. Bir anda kendimi kaybettimler, öfkeli tartışmalar, aniden sebepsizmiş gibi kopan ilişkiler bunlara örnek verilebilir. Ve böylelikle o ilişkinin sadece son kullanma tarihini ileriye atmış oluruz.
Sınırlarla ilgili problem yaşıyorsak;
-Hayır demekte zorlanırız
-Kronik bir evetçi haline gelmiş olabiliriz
-Başkalarının sorumluklarını kendi sorumluluğumuz haline getirmiş olabiliriz
-Başka yetişkin olan insanları iyileştirmeye, annelik yapmaya başlamış ve onların kendilerine bakabilmelerinin önüne geçmiş olabiliriz (işlevsizleştirme)
-Başkaları bir isteğimizi reddettiğinde bunu kişisel, şahsımıza yönelik olarak algılarız ve küsme haline geçeriz
-Başkaları bir isteğimize hayır dediğinde kırılıp gücenir, bu durumu sanki varoluşumuza hayır denmiş gibi yaşarız
-Bize hep evet denmeli gibi hayali bir varsayım içinde olabiliriz ve gerçekte de bizim bir davranışımız, isteğimiz onaylanmamış olabilir, birey olarak da birileri tarafından istenmiyor da olabiliriz. Nasıl ki biz herkesi istemiyoruz herkeste bizi istemek zorunda değil ancak sınır sorunları yaşayan birisi için bu durumla barışmak mümkün değil gibidir, daha çok bu durumla savaşarak kabul ve onay arayışındadır
-Başkalarının sınırlarına saygı göstermekte zorlanırız. Aşırı verici ve fedakar olur, karşı taraftan da aynı şeyleri beklemeye başlarız. Ancak bu durum hayal kırıklığı için kaçınılmazdır.
-Sınır koymakta zorlanıyorsak tükenmiş, bitkin, hayatın tüm yükünü üstlenmiş gibi hissedebiliriz
-Bedenimizde kronik bir yorgunluk, duygusal hassasiyetler olabilir
-Sınır koymakta zorlanıyorsak kendimizi istemediğimiz şeyleri yaparken bulabilir, onay almak için kendimize yabancılaşmış şekilde isteklerimizi göz ardı edebiliriz..
-Kendimize verdiğimiz sözleri de tutmakta zorlanabiliriz
-Sınır koymakta zorlanıyorsak zamanımızı verimli kullanmakta zorlanır çoğu zaman işlerimizi de yönetemeyiz
-Sınır koymakta zorlanıyorsak her gelen aramayı yanıtlamak mecburiyetinde hissedebilir, birilerinin kırmak, üzmek veya kaybetmekten korkabiliriz....
ve daha pek çok şey...
Peki öyleyse ne yapacağız? Nasıl gelişir sınırlar?
Öncelikle işe sınırlarımızı çiğneyen, ya da çiğnediğini düşündüğümüz insanlar varsa ve kendimize bu konuda duyduğumuz kızgınlık varsa, suçlamayı, kızmayı bırakarak başlayacağız!!!
Çünkü hiç bir dönüşüm kızarak olmuyor. Anlamaya çalışarak, görüp kabul ederek, zamanla ve sabırla oluyor. Sınırlar konusu da buna dahil. Çevremiz içinde bizim çit çekmediğimiz bir araziyi açık gören herkes doğal olarak kendinde girme hakkı hissetmiş olabilir. Kimse müneccim olmadığı için bizim henüz kendimizin dahi bilmediği, korumadığı sınırları farketmesini beklemek aşırı bir beklenti olur.
Biz enerjimizi dışarıya kızmaktan geri çekerek, kendimize çevirecek ve hayat içinde sınırlarımızı gözlemlemeye başlayacağız. Üzerine çokça çalışmayı gerektiren ömürlük bir konu sınırlar.
Fakat, henüz sınırları net olmayan, bu konuda yeni çalışmaya başlayan birinin benim sınırlarım neler diye oturup düşünmesi pek bir işe yaramıyor. Hayat içinde ilişkilerindeki isteklerine bakması gerekiyor. İlişkilerde neleri seviyor neleri sevmiyor? İlişkilerde bunu gösteren en önemli gösterge ise Duygular. Diyelim ki birisi benden bir şey istemiş olsun, o an o istenen şey içimde bir sıkışma, öfke veya hafif bir isteksiz his yarattıysa demekki istemiyorumdur ve o an sınırıma gelinmiştir. Bunu belki o güne dek hep evet diyerek karşıladım ama artık biraz durup bunu bir düşünmek istiyorum, veya şu an da bunu yapmak istemiyorum diyebilirim. Bu da elbette otomatik pilottan çıkmayı gerektiriyor. Otomatik evet diyen birine dönüşmüşsem biraz durmayı pratik etmek iyi olabilir. Ve evet korku olacak. Hayır derken, yapmak istemiyorum derken tedirginlik, rahatsızlık, korku hisleri orada olacak. Çünkü yeni bir şeye adım atıyoruz ve çok normal. Tüm bu rahatsızlık hislerini göğüsleyerek istemiyorum diyebildikçe, bir süre sonra o rahatsızlık hislerinin yerini artık rahatlamaya bıraktığını görmek mümkün.
Bebek adımları ile minik minik, yeni bir dünyaya adım atar gibi. Üstelik yalnız olmana da gerek yok, destek isteyebilir, yakınlarına bu konudan bahsedebilir sana geri bildirim vermelerini isteyebilir, terapiye başlayabilirsin.
Sınırlar konusunda paylaşmak istediğim çok şey var, yukarıdakiler bunun sadece bir parçası.. bu konuda daha fazla çalışmak, üzerine pratikler yapmak, aynı konuya ilgi duyan insanlar olarak bir araya geleceğimiz bir atölye çalışmasında yer almak istersen, 24 Ağustos Çarşamba akşamı online olarak sunacağım Sınırlar ve Mindfulness atölyesine beklerim.
Bu atölyede aşağıdaki konu başlıklarını ele alacağız;
Sınır nedir?
Sınır sorunu nedir?
Sınır sorunlarının türleri
Sınır konusunda bizi zorlayan endişeler
Sağlıklı Sınırlar nedir?
Duygular ve Değerlerin sınırlardaki yeri
Hayır diyebilmek ve Hayır yanıtını kabul edebilmek
Çevreye Yönelik Sınır Koymak
Kendimize Yönelik Sınır Koymak
Mindfulness'ın Sınırlara yönelik çalışmaları
Sınırlar konusunda kitap önerileri
1 ay sonrasında takip çalışması ile haberleşme
+Sınırlar üzerine her katılımcıya Pdf kitapçık
+Satiminds katılım belgesi verilecektir.
Canlı yayına bağlanamayanlar için sonradan izleyebilecekleri 1 hafta süresince erişime açık olan atölye kaydı iletilecektir.
Atölyeye kaydolarak yerinizi buradan ayırtabilirsiniz.
Sağlıklı sınırlarda buluşmak dileğiyle,
Şeyda
Comments